Âdem (a.s.), insanlığın atası ve ilk peygamberdir. Allah Teâlâ onu, toprak ve sudan meydana gelen bir hamurdan, çeşitli aşamalardan geçirerek yaratmıştır. Ondan Havva annemizi, bu ikisinden de birçok erkek ve kadın yaratmıştır.
İnsanlığın yaratılışını iki bölüme ayırabiliriz:
1 – Âdem ve Havva’nın yaratılışı 2 – Diğer insanların ve İsa (a.s.)’ın yaratılışı
“Sizi bir çamurdan yaratan, sonra da bir ömür tayin eden O’dur. Bir de O’nun katında, belirlenmiş bir süre vardır. Fakat siz hala şüphe içerisinde bocalıyorsunuz!” (En’am, 6/2)
Bu ayet, insanın yaratılışının basit bir maddeden başlatıldığını, fakat onun arkasında ilâhî kudretin bulunduğunu vurgular.
Âdem’in Özellikleri ve Halifelik Vazifesi
Allah Teâlâ, Âdem’i akıl, ilim, irade ve kudret sıfatlarıyla donatmış; yeryüzünde yaşayabilmesi için de varlığını toprak ve sudan yaratmıştır. Âdem’in yaratılışı, diğer insanların yaratılışına benzemez. O, Allah’ın sonsuz kudretinin bir tecellisi olarak doğrudan topraktan ve sudan yaratılmıştır.
Âdem (a.s.), kendisine bahşedilen akıl ve ilim sayesinde yeryüzündeki diğer varlıkların üzerinde tasarrufta bulunacak, yeryüzünü imar ve inşa edecek, kâinatın hikmetini araştıracak, enerji kaynaklarını ve madenleri çıkarıp işleyecek, onlardan yeni icatlar geliştirecekti. Fakat onun en büyük ve asli vazifesi, Allah’a kulluk ve ibadet ederek ilahî hükmü yeryüzünde hâkim kılmaktı.
Yüce Allah, Âdem Peygamber’i yaratmaya başlamadan önce onu “halife” unvanıyla onurlandırdı. Bu durum, Âdem’in değerini artırdı ve melekler için hayret verici oldu. Kur’an’da meleklerle Allah arasında geçen şu konuşma Âdem’in değerini ortaya koyar:
“Hani bir zamanlar Rabbin meleklere: “Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım.” demişti. Melekler: “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve kan dökecek kimseler mi yaratacaksın? Oysa bizler, seni övgüyle yüceltip kutsamaktayız.” dediler. Allah: “Kuşkusuz ben, sizin bilmediklerinizi bilirim! Dedi.” (Bakara, 2/30)
“Ve Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları, meleklere göstererek: “Eğer haklı iseniz, haydi bu varlıkların isimlerini bana söyleyin!” dedi.” (Bakara, 2/31)
Melekler: “Hâşâ!” dediler, “Seni tenzih ederiz! Biz, senin bize öğrettiklerinden başka hiçbir şey bilemeyiz; ilim ve hikmet sahibi ancak Sensin!” Dediler. (Bakara, 2/32)
Allah Teâlâ, Âdem’e eşyayı tanıma, isimlendirme ve değerlendirme kabiliyeti verdi. Ona varlıklar ile isimler arasında zihinsel bağ kurma; niteliklerini ve işlevlerini araştırma, öğrenme ve onları kullanarak varlıklar üzerinde tasarruf etme gücü bahşetti. Ardından Allah, meleklere varlıkları gösterip onların isimlerini söylemelerini istedi. Böyle bir bilgiye sahip olmayan melekler, acizliklerini itiraf ederek Allah’a sığındılar.
İnsanın Yaratılış Aşamaları
Yüce Allah, kâinatı farklı merhalelerden geçirerek yarattığı gibi, küçük bir kâinat mesabesinde olan insanı da çeşitli aşamalardan geçirerek yaratmıştır. Bütün insanlığın atası olan Âdem Peygamber’in yaratılışı da uzun bir süreç içerisinde, farklı evrelerden geçirilerek gerçekleşmiştir.
Ruh, bedenden önce yaratılmıştır. Ruhlar, dünyaya gönderilme sırasını beklemektedir. Anne karnındaki bedenle birleşince insana hayat bahşedilir.
Beden, Âdem’in bedeni toprak ve suyun karıştırılmasıyla yaratılmıştır. Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayan O’dur.” (Secde, 32/7)
Resûlullah (s.a.v.) buyurmuştur:
“İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır. Âdem ise topraktandır.” (Tirmizî 3956; Menâkıb, 74)
“Allah-u Teâlâ, Âdem’i, yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır. Bu sebeple âdemoğullarının, o toprakların özellikleri sebebiyle, bir kısmı kızıl, bir kısmı beyaz, bir kısmı siyah, bir kısmı da bu renklerin karışımındaki tonlarda; (tabiat bakımından da) bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötü huylu olarak (çeşitli kabiliyet ve karakterlerde) dünyaya gelmiştir.” (Ebu Davud)
Yeryüzünün farklı bölgelerinden alınan toprakla Âdem’in bedeni şekillendirilmiştir. Bu sebeple Âdemoğulları renk, huy ve karakter bakımından çeşitlilik göstermektedir.
Balçıktan Kupkuru Çamura
Önce su ile karışan toprak balçık haline geldi.
Sonra yapışkan bir çamura dönüştü.
Ardından kokmuş balçığa çevrildi.
En sonunda kurutularak ses çıkaran kupkuru bir çamur halini aldı.
Kur’an’da bu aşamalar şöyle zikredilir:
İnkârcılara bu ayetleri oku ve sor onlara; onları öldükten sonra yeniden yaratmak, Bizim yarattığımız bunca varlıkları yaratmaktan daha mı zor? Nitekim Biz onları, basit ve ilkel bir maddeden, cıvık bir çamurdan yarattık. (Saffat, 37/11)
Cıvık ve yapışkan olan toprak şekil verilerek kokmuş bir balçık haline dönüştürüldü.
“Gerçekten Biz insanı, kuru bir çamurdan, şekil verilmiş bir balçıktan yarattık.” (Hicr: 15/26)
Şekil verilen kokmuş ve balçık haline dönüştürülmüş bu toprak bu defa kurutularak tıklandığı zaman ses çıkaran tam takır kuru bir hale getirildi.
O Rahman ki, İnsanı, vurulduğu zaman çın çın ses veren çömlek gibi kupkuru bir çamurdan yarattı. (Rahman, 55/14)
Âdem’e Ruh Üflenmesi
Beden hazır olduktan sonra Allah, Âdem’e kendi ruhundan yani yarattığı ruhu ona üflemiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Hani Rabbin, aralarında İblis adındaki bir cinin de bulunduğu meleklere: ‘Ben balçıktan bir insan yaratacağım!’ demişti:”
“Ben ona şekil verip de ruhumdan üflediğim, kendisini yeryüzünün halifesi konumuna yüceltmek üzere hayat ve üstün yetenekler bahşettiğim zaman, derhal onun önünde secde edeceksiniz!”
“Böylece, bütün melekler secde ettiler, saygıyla yere kapandılar.” “Ancak İblis, gururuna yediremedi ve kâfirlerden oldu! Ey İblis!” dedi. Kendi ellerimle yarattığımın önünde secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük duygusuna mı kapıldın, yoksa yüce bir varlık mı oldun?”
“İblis: Ben ondan daha değerliyim; beni ateşten yarattın, onu ise balçıktan!” dedi. (Sad, 38/71-76)
Bütün melekler secde etmiş, fakat İblis kibirlenerek secdeyi reddetmiştir. Onun isyanı, kıyamete kadar sürecek olan insan-şeytan mücadelesinin başlangıcı olmuştur.
Ruh ve Bedenin Ayrılığı
Allah Teâlâ, toprağı çeşitli safhalardan geçirerek cesede ruh verilecek bir hâle getirdi ve kendi yarattığı ruhdan üfledi. Böylece Âdem (a.s.), mükemmel bir surette yaratılmış oldu.
Âdem aleyhisselâm’ın ömrü konusunda farklı rivayetler nakledilmiştir. Bazı rivayetlerde onun bin yıl yaşadığı bildirilir. Hatta bir rivayette, yaklaşık bin yıl cennette ve bin yıl da dünyada yaşadığına dair bilgiler aktarılır. Âdem’in uzun bir ömürle insanlığın ilk babası ve ilk peygamberi olarak yeryüzünde Allah’ın halifeliğini temsil etmiştir.
Ruh, insana hayat veren asıl varlıktır. Ruhlar, dünyaya gelmeden önce yaratılmış; bedenle birleşerek imtihan için yeryüzüne gönderilmiştir. Ölümle beraber ruh bedenden ayrılır. Beden toprağa döner, ruh ise berzah âleminde kıyameti bekler.
Kıyamet günü geldiğinde ruhlar yeniden bedenlerine dönecek, insanlar mahşerde toplanarak hesaba çekilecek ve cennet yahut cehennemle karşılıklarını bulacaklardır.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ruhlar, toplanmış cemaatler gibidir. Onlardan önceden birbiriyle tanışanlar, iyi anlaşırlar. Tanışmayanlar ayrılırlar pek anlaşamazlar.” (Buhari Enbiya 2; Müslim Bir 159; Ebu Davud Edep 191)
Hadis-i şerif, insanların dünyaya gelmeden önce bir yerlerde tanışıp kaynaştıklarını haber vermektedir. Bu durum anne karnında olamayacağına göre, ruhların daha önce yaratıldığını göstermektedir.
Ruhlar bedenden önce yaratılmış, her ikisini de yaratan ve idare eden ise Yüce Allah’tır. İnsanın yolculuğu Ruhlar Âlemi’nde başlar; anne karnında yaratılan bedenle birleşerek dünyaya gönderilir. İnsan, çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık safhalarından geçtikten sonra ölüm sebebiyle ruh ve beden yeniden ayrılır. Ceset çürüyerek toprağa dönüşürken, ruh berzah âleminde yeniden diriltileceği güne kadar bekletilir.
Ruhun dünyaya geri dönmesine asla izin verilmez. Berzah âleminde ruhlar, ya cennet bahçelerinden bir bahçede yahut cehennem çukurlarından bir çukurda kıyamet gününe kadar mükâfat veya azapla karşılık bulurlar. Kıyametin kopmasıyla kâinat yıkılır ve mahşer meydanına dönüştürülür. Ölümle bedenlerinden ayrılan ruhlar, yeni yaratılan bedenlerle buluşturularak yeniden diriltilir. Böylece insanlar mahşer, hesap ve mizanla karşılaşır; en sonunda ise cennet veya cehenneme ulaşır. Rabbimiz bizleri rahmetinden ve hidayetinden ayırmasın. Âmin.
İnsanın İmtihanı
Kâinatın her zerresine hükmeden Allah’ın, insanoğlunun hayatına müdahale etmeyeceğini ve hüküm verme yetkisini başkalarına devredeceğini mi sanıyorsunuz? Asla! İmtihan için dünyaya gönderilen insan, nefsinin kötü arzularına ve şeytanın vesveselerine maruz kalacak şekilde yaratılmıştır. Buna karşılık, ona hayrı ve şerri ayırt edebilecek bir akıl ve körelmemiş bir vicdan verilmiştir.
İnsana hem batıl yollar hem de hak yol gösterilmiştir. Hak ile batılı ayırmak ve insanları doğruya irşat etmek için peygamberler gönderilmiştir. İlk peygamber, Allah’ın doğrudan ve vasıtasız konuştuğu, insanlığın atası Âdem aleyhisselam’dır.
Müsennif VELİOĞLU
Yol Gösterenler ve Yoldan Saptıranlar
İslami Okul Okulların En Önemlisi